Google

18 Temmuz 2007 Çarşamba

Aşkı toplum belirliyor

Aşkı toplum belirliyor
Coşkular, binlerce yıldan beri ritüeller, kurallar ve yasaklar tarafından bastırılıyor. Her şeyi onlar düzenliyorlar, hatta aşkın doğasına tecavüz bile ediyorlar. İşte bu "en özel" duygunun yüzyıllar boyunca dünyanın çeşitli bölgelerinde nasıl yaşandığının öyküsü. Şilili ozan Pablo Neruda'ya göre "Sevmek bir yolculuktur." Herkes yolunu kendi buluyor. Bazen haritasını unutuyor, bazen de birçoğunun geçtiği yolları izliyor. Ama aşk, asla yasa tanımıyor. Bu yüzden de tehlikeli sayılıyor. Çünkü o, bireysel özgürlüğün en uç noktasında yer alıyor. İşte bu noktada, toplumun bireye müdahale etmesi gerekiyor. Öyle de oluyor. Ve aşıkların yaşamları düzenlemeye koyuluyor. Aşkın serbestçe gelişmesine izin verilmiyor. Hemen katı çerçevelere hapsediliyor, baskılanıyor. Böylece, çağlardan beri töreler ve kurumlar, toplumsal gelenekler ve dinsel kurallar, aşıkları sarıp sarmalayıp duruyor. Her ne kadar, ünlü Latin düşünür Severinus Boethius "Aşıkların yasasını kim yazabilir? Aşkın kendi yasadır." dese de, dünya yüzündeki birçok şey gibi, bu konuda da olması gereken ile olup biten arasında uçurumlar var. Bir aşk doğduğu anda, her halk bu durumu kendi anlayış ve kavrayış tarzıyla değerlendiriyor. Yani, bu durumda aşk, ancak çevresel kültürün belirlediği kurallara göre şekillenebiliyor. Sözgelimi, batıda iki genç sevgili arasında kıvılcımlanan aşk, genellikle evliliğe gidiyor. Ama, belediye ya da kilise nikâhıyla kutsanan bu tür bir birleşme evrensel değil.

GÜL

GÜL

SANA GELECEĞİM BU AKŞAM

Sana geleceğim bu akşam,
Nereye gittiğimi bilmeden,
Yıllardır sakladığım özlemlerimi,
Sunacağım sana damla damla...

Seviyorum seni herşeyimsin!
Sensizlik ölümdür. biliyorsun,
Tanımadım senden başkasını,
Vurur gecelerime hasretin.

Sana kıyamam mâviş gözlüm,
Her yanım sen kokuyor,
Okşa bakışlarınla çıngınca,
Deli dolu sarhoş olalım...

Dolunây gibi; sevdâ yüklüyüm,
Sev beni ölesiye yakalım geceleri!
Sıcaklığımı hisset bedeninde,
Öylece kalalım aşk ateşiyle